Translate / dil çevirici

31 Ekim 2008 Cuma

john locke hayatı düşünceleri

JOHN LOCKE (1632-1704)

Bir İngiliz olan John Locke büyüklüğü tartışılmaz filozoflar içinde en çok değer verileni ve seçkin olanıdır. Önemli ölçüde etkisi olmuştur. Teknik olarak usta biri değildi Locke. Ancak olağanüstü bir kavrayışa sahipti. Düz bir üslubu vardı.

Locke'un Essay Concerning Human Understanding (İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Denemeler) adlı eseri 1689 yılında yayımlandı, ama 1690 tarihini taşıyordu. 1689, Kral II. James'in “kansız devrim”le tahttan uzaklaştırıldığı yıldı.Locke'de devrimin ilkelerini tümüyle benimsemişti. Bu uğurda da uzun süre sessizce çalışmalarını yürütmüştü.

Yirmi yılı aşkın süreden beri yazdığı ve üzerinde değişiklikler yaptığı Deneme'yi sonunda yayına verdiğinde, bütün eksiklik ve kusurlarının tümüyle farkındaydı. Faciayla sonuçlanabilecek tekrarlardan ve tutarsızlıklardan oluşan metin, yazarının büyük filozof olaması nedeni ile bu acı sondan kurtuluyordu.

Spinoza ve Galileo'nun aksine, Locke çoğunlukla refah ve saadet içinde rahat bir yaşam sürdü. Düşünceleri, yaşadığı dönemde kabul görüp gelişti. Düşünsel zenginliğinin doruğunda olduğu yıllarda, İngiliz hükümetleri de köklü reformlar yapmaya koyulmuştu. Kralın yetkileri sistemli biçimd eazaltılıyor, dini düşüncede özgürlük gitgide yerleştiriliyordu. Otoriteryanizmin her biçimi yoğun ve aralıksız biçimde ateş altındaydı. Özellikle Bacon ve Hobbes, çok farklı biçimlerde de olsa bilimsel yöntemlerin önemini kabul ettirmişlerdi. Locke'la birlikte bilimsel ilerleme düşüncesi de gelişme gösterdi.

Locke haklı olarak felsefede Britanya ampirizm okulu diye bilinen okulun başını çeker. Britanya felsefesi bilgiye ancak sağduyuya dayalı deneyimle ulaşılabileceğini savunması açısından, Avrupa'daki akılcılıkla yollarını ayırmıştı. Hume'un daha da ileriye götürdüğü bu düşünce Locke tarafından Bacon ve Hobbes'un attığı temeller üzerine kesin biçimde yerleştirildi.

Serüvencilikten hiç hoşlanmayan, ömrü boyunca astımla didişen Locke, Somerset ilinde, iç savaşta I. Charles'a karşı savaşmış, kalın kafalı bir taşra avukatının oğlu olarak dünyaya geldi. İlk yayımladığı eser, Oliver Cromwell'e methiye biçiminde kötü bir şiirdi. Sonradan aynı ölçüde kötü aşk şiirleri de yazdı, ancak hiç evlenmedi. Oxford'a gitti ve orda öğretilen, üstelik önemini de iyice yitirmiş skolastik felsefeden nefret etti. Buna rağmen ortaçağ skolastik filozoflarının Aristotales'ten ürettiği “töz” düşüncesinden kurtaramayacaktı kendini. Locke için “töz”, “ne olduğunu bilmediği her şey” di.

1665'e gelindiğinde Locke, Oxford'a “ahlak felsefesi” öğretmeni olarak atanmıştı. Tıp alanında da bilgi edindi. Fazla deneyimi olmamasına rağmen Shaftesbury kontunun evinde hekim ve katip olarak görevlendirildi. Locke konta yapılan karmaşık bir karaciğer ameliyatına katıldı (1668). ameliyatı kendisi yapmadıysa da nezaret etti.

Diplomasi ve siyasette de belli bir rol oynayan Locke, II. James döneminin büyük bölümünü Hollanda'da sürgünde geçirdi. Çünkü Shaftesbury 1683'te karala ihanet suçlamasıyla karşı karşıya kalmıştı. Büyük Britanya tahtına William of Orange (oranje prensi William) çıkınca Locke'da ülkeye döndü. Yeni yönetim onu önemsiz görevlerle ödüllendirdi. Locke eski sevgilisi Lady Masham'ın evinde öldü; artık başkasıyla evli olan Lady Masham, Lock'u himayesi altına almıştı. Öldüğü sırada başucunda Mezmurları okuyordu ona.

İngiliz ampirizminin babası olmanın yanısıra, Locke haklı olarak liberal demokrasinin de kurucularından biri sayılır. Amerikan anayasasında onun fikirlerine yer verildiğine kuşku yoktur. Her nekadar felsefesinden kaynaklansa da, siyasi fikirleri başka iki kitapta ifadesini bulmuştur: “Two Treatises on Goverment” (Devlet Yönetimi Üzerine İki İnceleme) ve “Letter on Toleration” (Tahammül üzerine Mektup).

“Deneme” adlı eseri ise dört kitaptan oluşur. Locke I. Kitapta Platoncu ve akılcı düşüncedeki doğuştan gelen idea(idea innatae) anlayışına saldırır. Bu anlayış Spinoza, Descartes ve Leibniz ile ilişkilendirilmiştir: İnsan zihninde der; üzerine gerçek doktrinleri inşa etmek üzere önceden mevcut,”doğa tarafından oraya konmuş” hiçbir şey yoktur. Doğduğu anda insan zihninin boş bir kağıt(tabula rasa) gibi olduğu şeklindeki meşhur tanımlaması buradan gelir. Demek ki Locke, insanların içlerinde herhengi bir “bilgi”yle dünyaya gelmiş olabileceği anlayışına dayanamıyordu.
II. kitapta, bütün idealarımızı deneyime (duyum ya da yansıtma, içgözlem deneyimine) dayandırabileceğimiz biçimindeki ampirist tezini geliştirir. Buradaki açıklamaları öyle karışıktır ki, ne demiş olabileceği üzerine tartışmalar halen sürmektedir.
III. Kitapta, dilin yapısına ilişkin bir açıklama sunmayı dener. İnsanın hertürlü bilgisinin öznel olmak durumunda olduğunu öne sürmek açısından Kant'ın habercisi olmuştur. Yani bizim işimiz gerçeklikle değil, zihnimizdeki gerçeklik ideasıyladır. Locke hiçbir şey bilmediğimiz şeylere “suskun bir tanımazlık” içind ekalmamızı önerir.
Bütün kitaplar içind een az doyurucu olanı , ama insanı en çok düşünceye sevk edeni IV. Kitaptır. Bu kitapta anlaşıldığı kadarıyla Locke, ampirik bir temelden hareketle akılcı bir sonuca varır.

Locke'un insan zihnine ilişkin açıklamlarının modern psikolojinin temelini oluşturduğuna kuşku yoktur. Locke Briyanya'da felsefeye muazzam miktarlarda sağduyu kazandırmıştır. Kendinden sonra gelen Kant'ın yaptığının aksine, Locke düşün alanındaki ampirizmini, samimi bir şekilde beslediği tanrı inancıyla bağdaştırmayı başaramamıştır ya da istememiştir.

Locke, bilimden epey bir safra attığı gibi, bir dereceye kadar özgürlüğün savunucusu olarak Pane ve tabi ki Thomas Jefferson gibi düşünürler esin vermiştir. Ona karşı gerçek bir korku ve hürmet besleyen Voltaire'in Locke için yazdığı ünlü saygı yazısını herhalde hak etmiştir:

“Ruhun serüvenlerini hikaye eden nice filozoflar çıkmıştır, oysa şimdi öyle bir bilge varki karşımızda, daha da mütevazı davranıp tarihini yazıyor ruhun. Nasıl ki mükemmel bir anatomi bilgini insan vucudunun mekanizmasını gözler üzerine sererse, Locke'da insanların gözü önünde aklı geliştirmiştir. Her noktada fiziğin tuttuğu meşalenin yardımıyla kimi zaman onun doğrulama cüretini gösterir, ama kimi zaman da ondan şüphe etme cüretini. Bilmediğimiz ne varsa tek bir kapsamlı tanım içinde toplamakyerine, bilmeyi arzu ettiklerimizi derece derece keşfe çıkar.

Popüler Yayınlar