Translate / dil çevirici

17 Mayıs 2008 Cumartesi

HOMEROS İLYADA VE ODYSSEIA

İLYADA VE ODYSSEIA ( HOMEROS- MÖ ykş.9.yy)

Homeros’un Odysseia ve İlyada adlı eserlerinin günümüze ulaşabilmiş en eski el yazmaları, onun ölümünden en az 1700 yıl sonrasından kalmadır. Eserler (bunları hayran olunacak bir tarzda reddeden) Platon ile (reddedemeyen) Aristotales’in zamanlarında antik Yunan’da birer klasik haline gelmişti. Ancak Homeros hakkında tek bir kesin bilgi yoktur elimizde. İsmi bile değişik biçimlerde çevrilmiş. “gözleri görmeyen”,”rehine”,”yoldaş”,”işleri düzene koyan” gibi anlamlara geldiği ileri sürülmüştür. Gerçekten yaşayıp yaşamadığı kanıtlanabilmiş değildir, nitekim bazı uzmanlar yaşadığından kuşkuludur. Yaşamışsa bile, bu manzum destanların ikisini de o mu yazmıştır?


Yunanlılar açısından pek fazla bir sorun yoktu ortada. Homeros adında bir şair bu iki destanı yazmıştı işte. Homeros’un şiirleri bu destan türünün bir çok örneği karşısında çok açık bir üstünlük taşır.


Ancak bir tepki de ortaya çıkmıştı. Homeros diye birinin yaşamadığını, yaşamışsa bile en fazla bir derlemeci olduğunu ileri sürenler çıktı. İki destan da anlatıya dayalı birer halk şiiri olarak çıkmıştı ortaya ve bunlarda günümüzdeki biçimlerini yaklaşık olarak M.Ö. 7. ya da 8. yüzyılda kazanmışlardı. Alman bilgin F.A. Wolf 1795 te yayımladığı bir kitapta hem ilyada hem de odysseia ‘nın aslında çok sayıda şairin eserlerinden derlenmiş olduğunu öne sürdü. Wolf’un bu tezi yazarın halkın gözünde itibar kaybetmesinden memnun olanlar için çekiciydi. Wolf’un izinden gidenlere “çözümlemeciler”adı verildi. Şair Homers’a inanalara ise “bölünmezciler” dendi. İki taraf da tamamen yanılıyor değildi. Ne olursa olsun elimizdeki metinlerin şair tarafından derlenmiş olduklarından kuşku yoktur.

İlyada ile odysseia, okuryazarlığa geçmiş yeni bir kültür ile okur yazar olmayan eski kültür arasındaki çatışmanın ilk önemli eserlerindendir.


İlyada, yani iki şiirden daha çok tercih edileni, Troya kuşatmasının son kısımlarının kısa bir hikayesidir. Troya savaşının anıları, bunları duymuş olan bütün okurların hayalinde canlılığını ve parlaklığını korur. Günümüz bazı Yunan bilginleri böyle bir savaşın hiç olmadığına inanmaktadırlar. Bununla birlikte, yunan kültürü konusunda uzmanlaşmış bilginlerin çoğu, Roma bilginlerinin aksine ellerindeki malzemenin tabiatına uyarak nezaketlerini korurlar. Savaş Homeros’un anlattığı şekliyle geçmemişti elbette. Aristotales bu konuda şöyle der; “ Homeros, başka hiçbir şairde görülmeyecek kadar güçlü bir biçimde ilahi esin bulmuştur, çünkü Troya Savaşı’nın bir başı ve sonu olduğu halde,bütün hepsine şiirinde yer vermeye kalkışmamıştır. Hepsi bir kerede aktarılamayacak kadar kapsamlı bir konuydu. Kısaltarak aktaracak olsaydı, içeriğindeki olayların çeşitliliği yüzünden fazlasıyla karmaşık hale gelirdi konu. Böylece Homeros, olayın bir kısmını (son) seçmiş ve diğer kısımlarına ait çok sayıda olayı da epizotlar(Yunan trajedilerinde öğeleri oluşturan diyaloglu bölümlerin her biri) halinde eserin içine yedirmiş."

İkinci destan olan Odysseia’ da ise kahramanı Odysseus’un Troya Savaşından dönerken yaptığı on yıllık yolculuğun son altı haftası anlatılır. Ama ustaca geriye dönüşler aracılığı ile önceki serüvenleri de aktarılır. Güçlüklere katlanan ve sonunda dürüstlüğünü kaybetmeden zafere ulaşan yırtıcı,yolundan şaşmaz, marifetli adam örneği haline gelmiştir.


Bazı araştırmacılar Homeros'un kör olduğuna dair bilgiler aktarmışlardır.
Homeros eğer kör idiyse, gözleri orta yaş civarında kapanmış olmalı. Çünkü olağanüstü canlı bir görsellik duygusu taşır eserlerinde. Yunanlılar kendi kültürlerini bu şiirler üzerine kurmuşlar ve halen de Homeros'u temel kabul ederler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar