Translate / dil çevirici

17 Mayıs 2008 Cumartesi

MONTAIGNE VE DENEMELERİ

MICHEL EYQUEM DE MONTAIGNE

Yaşadığı dönemin düşünce akımları ve halen günümüzde bizlerin üzerinde de önemli etki oluşturan Michel De Montaigne’in (1533-1592) kendi eserini “ Denemeler’i “ başlangıçta çok hafife almıştı. Yayımlanır yayımlanmaz eserinden saçma sapan diye bahsetmişti. Bu çok tuhaf olsa da deneme yazarı olan Montaigne Shakespeare kadar etkili olmuştur. Bir denemeci olarak hayatın gerçeklerine dair yorumlar yazmıştır. Tutkulardan kaçınmış ve ölçülü olmayı bilmiştir. Kendisi öfkeli olsa da öfke dolu bir tarzı yazılarında benimsememiştir. Hayatın her alanına el atmıştır yazılarında neredeyse. Spekülasyondan uzak kalmayı başaramamıştır ve ( Kopernik tarafından ikna edilememiş olsa da) alışılmış olanın peşi sıra gitmeyi doğası gereği başaramamıştır.

Montaigne’in şiire olan hayranlığı çok da gizli değildir. Nerdeyse dokuz yüz şiirden alıntı yapmıştır. Bununla çelişen bir şekilde de şiirin en yoğun olduğu zaman en iyi haline ulaştığı yolundaki Platoncu görüşü benimser. Edebiyat geleneği ehliyetsiz denebilecek kişilerin hayat üzerine yorumlar yapmasına olanak vermiyordu o dönemler. Ta ki bu geleneği Montaigne bozana kadar.

Yazma yöntemi ön kabullerden uzak olmaya dayanıyordu. Gelişigüzel ve rahat denebilir. Aynı zamanda ciddiydi de. Gerek zekasıyla gerek evrendeki her konuda sağlam bilgilere dayanan görüşler ileri sürmesiyle olsun dünyanın her yanından eğitimli kişileri etkilemesini bildi. Düşünce, insan bilincinin insanı ve doğayı özgürce tanıma uğraşı ise Montaigne bu uğraşının ilk ve en büyük basamağı olarak tanımlanabilir.

Montaigne Gaskonya’da, Bordeaux yakınlarında ki Perigrod’un eşrafından saygıdeğer bir babanın oğluydu. Asıl adı Michel’di ve sonradan 1568’de Seigneur de Montaigne ünvanını aldı. Hümanist bir üniversite olan College de Guyenn’e gitti, her zaman bağlılık duyduğu stoacılığı orada öğrendi. Yirmi bir yaşına gelince hukukçu olarak çalışmaya başladı. 1569’da bir katalan ilahiyatçısının eserinden yaptığı çeviriyi yayımladı (babasını memnun etmek için yaptığı bir işti bu). Sonrasında bir seyahat güncesi yazdı. Uzun bir süre yazı yazmayan Montaigne hayatının kalan bölümünü kulesindeki kütüphanede geçirdi.

Montaigne’in, ilgisini çeken konularda yazmaya başlaması 1572 sonrasına rastlar. İlk başlarda manevi gelişimi için yazmasına rağmen devam ettikçe onun için bir alışkanlık olmuştu yazmak. İlk iki cilt yazıları yayımlandığında sırada yarı gerçek yarı ironik bir maske takınmıştı Montaigne. 1580 tarihli önsözünde şöyle der: “ Bu, içtenlikle yazılmış bir kitaptır. Okur daha baştan seni uyarmak isterim ki bunu yazarken tek amacım kişiseldi. Böyle bir tasarı benim yeteneğimi aşar. Sadece kendi dostlarım için kaleme aldım bunu. Kitabımın konusu benim. Senin de boş zamanlarını böyle saçma sapan gereksiz şeylere ayırman pek akıllıca olmaz.”

Tabi ki içten söylemiyordu bunları. İlim irfan sahibi biri olsa da, kendisinin de sıradan bir insan olduğunu ifade etmenin yoluydu Montaigne için. Bu da bir maskeydi aslında kendini dünyaya tanıtırken kullandığı bir yöntemdi. Montaigne kendi mütevazı ekmeğini yiyip giden ve her şeyden önemlisi, nasıl şana şöhrete kavuşulacağı konusunda kimseye vaaz vermeyen adam maskesini kullandı. Hatta yaptığı işi bunamış bir adamın altına kaçırmasına benzetiyordu. Denemelerin ana teması, ikinci kitapta küstahlık ve kibir ile olduğu kadar gösteriş merakının tehlikesidir de. Bu nedenle kendi yazdıkları hakkında bile alçakgönüllülüğü elden bırakmaz. Şöyle demiştir: “ Benim yaptığım, acemice yapılmış eğreti bir iştir. Hem cilaya ihtiyacı vardır hem de güzelliğe.”

Safra taşından çok çeken Montaigne, 1580’de Denemeler’in yayımlanmasından hemen sonra Avrupa’da seyahate çıkarak şifalı kaplıcalara gitti. Bütün Fransa, İtalya ve Almanya’yı dolaştı. Saraydan gelen baskı üzerine 1581’den 1585’e kadar Bordeaux belediye başkanlığı yaptı. 1554 yılında aynı görevi babası yapmıştı. 1586’da evinden dışarı çıkmayarak denemeleri üzerinde çalışarak onları daha da geliştirdi.

Montaigne denemeyi gerçekten de bir deneme olarak düşünmüştü. Yani bir fikrin, kendi yargısının niteliğinin, kendi deneyiminin ve her şeyi kapsayan kuşkucu bir sınamaydı onun için. Böylece kendisinden önce hiçbir yazarın yapamadığını yapmış, kendi psikolojisinin derinliklerinde keşifler yapmıştı. Kendi ruh hallerini, alışkanlıklarını, duygularını değişim halindeyken gözlemler. Montaigne’de dogmatik bir kesinlik görülmez. Montaigne kuşkucu bir yöntemle bakıyordu dünyaya, hatta kendi bakış açısı konusunda bile kuşkucuydu. Sokrates en büyük düşünürdü onun için. Sonuç olarak verdiği mesaj, “ insanın kendisini bilmesinin, kendisinden daha önemli olduğudur.”

Montaigne aynı zamanda profesyonelliğin dışında kalan, onu reddeden bir adamdır. Edebiyatı seven fazlasıyla kitabi tavır sergileyenlere güvenmeyen biriydi.

Montaigne’nin düşüncelerini daha iyi anlamak için Denemeler adlı eserinde “yaşamak sanatı” üzerine yazdıklarına bakmak gerekir:
“ Dünyada insanlığını bilmekten, insanca yaşamaktan daha güzel, daha doğru bir iş yoktur. Bilimlerin en zor olanı da bu hayatı iyi yaşamasını bilmektir. Hastalıklarımızın en belalısı, bedenimizi sevmemek ve küçük görmektir. Kendinden dışarı çıkmak, insanlıktan kaçmak çılgınlıktır.buna çaba harcayanlar büsbütün hayvanlaşır, yükselecek yerde alçalırlar. İnsan bilimlerinin aşağılığı da bence en yukarılarda dolaşanıdır. İskender’in en küçük, en bayağı yanı tanrılaşmak, göklere çıkmak hevesine kapılmasıdır.
Söz aramızda, göklerde dolaşanların düşünceleri ile yer altında yaşayanların adetleri arasında her zaman garip bir benzerlik görmüşümdür.
İstediğimiz kadar yüksek sırıklar üzerine çıkalım, yine kendi bacaklarımızla yürüyeceğiz; dünyanın en yüksek tahtına da çıksak, yine kendi kıçımızla oturacağız.
Düşüncelerimizin en iyi aynası yaşamlarımızın akışıdır.”


1 yorum:

  1. Merhabalar,

    Fransız deneme yazarı Michel de Montaigne’nin ‘’Yavaşladıkça Çoğalıyorum’’ kitabından altını çizdiğim aforizmaları okumanız için sizinle de paylaşmak isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/montaigneden-20-etkileyici-aforizma/

    Beni en çok etkileyen şu alıntı olmuştu:

    ‘’Doğrusunu söyleyeyim, biz erkekler kendi günahlarımızdan çok karımızın günahlarından, ona gelecek ayıplamalardan korkarız. Kendi vicdanımızdan çok karımızın vicdanının üstüne titreriz. (Aman ne fedakârlık!) Karımız bizden daha iffetli olsun da, biz hırsız olmaya, yemin bozmaya, aforoz edilmeye razıyız.’’

    Keyifli okumalar dilerim,
    edebiyatla ve sağlıcakla kalın.

    YanıtlaSil

Popüler Yayınlar