Translate / dil çevirici

17 Mayıs 2008 Cumartesi

VERGILIUS

VERGILIUS ( MÖ 70-19)

Publius Vergilius Maro, Etrüsk kökenli bir toprak sahibinin oğlu olarak Mantova’da dünyaya geldi. Ailesinin ne ile uğraştığı konusunda birkaç görüş vardır. Bir iddiaya göre “çömlekçilik” başka bir iddiaya göre de “ulaklık” yapıyorlardı. Vergilius büyüyünce iri yapılı taşralı bir adam görünümüne bürünmüştü. Kanlı basur, mide ülseri ve baş ağrıları gibi kronik hastalıkları vardı. İyi bir eğitim aldı, Roma’da en iyi öğretmenlerden retorik(hitabet sanatı) öğrendi. İskenderiyeli bir şair olarak edebiyat çevrelerine girdi. Romalılar’ın hedefi teknik yetkinlik kazanmaktı, “sanat için sanat” yapmaktı yani. Ancak bir yandan da Latince şiirin, Yunanca şiir kadar iyi olabileceğini gösterme gibi istekleri vardı. En kötü eserlerinde bile özen ve incelikten esintiler vardır.

Çok geçmeden bir meslekte yetkinleşme düşüncesini bir yana bırakan Vergilius, MÖ 49’da (Julius Caesar ile Pompeius arasında) iç savaş başlayınca Napoli’ye çekilerek bilge Siron’un gözetiminde Epikirosçu felsefeyi öğrenmeye koyuldu (siron villasını daha sonra vergilius’a bırakacaktı). Julius Caesar suikastini izleyen yıllarda Augustus, iktidarı ele geçirmeyi başardı.

Burada İmparator Augustus ‘tan kısaca bahsetmek gerekiyor. İmparatorluk dönemi Roması’nın cumhuriyetçi mimarı dikkate değer sanatsal eğilimler taşımaktaydı. Bütün fetihlerini Roma’nın iyiliği için yaptığını belirtir. Tuğladan yapma bir Roma şehri bulduğunu ve geriye ise mermerden bir şehir bıraktığını belirterek övünür. Augustus katı ahlaki reformlarıyla tam bir kurnazlık, hilekarlık ve ikiyüzlülük ustası olarak tanımlanırdı.

Vergilius’un şiirsel başarısıyla özünde gerici olan Augustus’un böyle yakından ilişkili olması ve kesişmesi bir talihsizlik olarak ifade edilebilir. Tanışmalarından kısa bir süre sonra çok geçmeden hükümdar ile Vergilius arasında büyük bir Roma destanının konusu üzerinde görüşmeler başladı. Destanın kahramanı Roma olacaktı. Augustus’a göre Roma demek kendisi demekti zaten. Dolayısıyla destan aslında kendisi ile ilgili olacaktı. Vergilius’un bu konudaki düşünceleri bilinmemekte ancak ölüm döşeğindeyken şiirinin yakılmasını istemesi bu işi pek gönülden yapmamış olduğunu gösterir.

Vegilius daha önce yazdığı iki şiir dizisiyle zaten üne kavuşmuştu. Bucolica ya da Eclogae (Sığırtmaç Türküleri) ve Georgica (Tarım Üzerine) bunların ilki on şiirden oluşan bir dizidir. Georgica çiftlik hayatı üzerine dört bölümlük uzun bir şiirdir. Kentli bir adamın kırsal hayata sofistike bakışını anlatır.

MÖ 31’de Augustus eski müttefiki Marcus Antonius’a karşı Actium savaşını kazandı. Böylece iki yıl içinde önünde pek bir engel kalmadı. Roma’nın en iyi şairinin, onun hükmü altındaki Roma’nın şanını yazması gerektiği düşüncesi de buradan çıktı. Augustus edebi bir takım çalışmaları olsa da bunu beceremeyeceğini biliyordu. Vergilius’a baskı yaptı. Vergilius bu konuda ne kadar hırslı olsa da durumdan hiçbir zaman hoşnut olmamıştı. Zamanla ortaya çıkan ve Vergilius’un Augustus’a göstermekten kaçındığı “Aeneas “ adlı eser, şair Propertius tarafından Homeros’un İlyadası’ndan daha büyük olarak tanımlanmıştı bile.

Vergilius MÖ 23 yılında ikinci ve dördüncü kitapları Augustus’a kendisi okudu. MÖ 19 yılında ise üç yıl sürmesi planlanan bir Yunanistan ve Asya gezisine çıktı. Gezi için şiirlerindeki son pürüzleri gidereceğini gerekçe gösterdi. Amacı uzaklaşmaktı. Zaten o tarihten sonra da kendisini felsefeye verdi. Yunanistan’a vardığında Megara kentinde Augustus ile bulştu. Onun isteği üzerine birlikte İtalya’ya dönmeye ikna oldu. Fakat daha Yunanistan’dayken ağır bir şekilde hastalandı. Brundisium’a (birindisi) vardıklarında öldü. bu arada, mirasından sorumlu olan Varius’a şiiri imha etmesi için talimat vermişti. Anlaşılan Aeneas’ta kabullenemediği kendisine ait muhteşem dizeler değildi. Kendisine ait olmayan; korku,sahtekarlık, çıkar ilişkileri ve bağımsızlıktan yoksunluk gibi duygulardı. Augustus ölüm döşeğinde dile getirilmiş bu isteği dikkate almama emrini Varius’a vererek şiiri yayımlatır.

Çok geçmeden Aeneas bir klasik haline gelir. Dante’de “İlahi Komedya’da” onu bir kahraman seviyesine çıkardı. “Aeneas’ın “ ilk bölümüyle bir “Odysseia” ikinci bölümüyle de bir “İlyada” olduğu, daha Vergilius’un sağlığında anlaşılmıştı. Aeneas adlı eserde Troyalı Aineias’ın Kartaca’ya varması sonra geriye dönüşler ile Troya’nın yağmalanması anlatılır.ardında şiirin en ünlü bölümü gelir: Aienias’ın Kartaca’da Dido ile yaşadığı aşk, onu acımasızca terk edişi ve Dido’nun Aineias’a aşkından kendi canına kıymadan önce ona beddua edişi anlatılır. Ardından da Aineias, cehennem bölgelerine iner.

Şiirin ikinci yarısında ise Augustus’a incelikle işlenmiş övgüler yer alır. Çok özenli bir anlatımla da imparator Aineias ile ilişkilendirilir. Bu bölüm, Troyalılar ile Latinler arasındaki savaşlara ayrılmıştır. Latinlerin komutanı Turnus, Homeros’un Akhilleus’una benzetilmiştir.

Kısaca Vergilius, Augustus’un istediği temayı müthiş bir şekilde anlatmıştır. Acaba cesaret etmiş olsaydı Augustus için nasıl bir şiir yazmak isterdi ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar